Wednesday, March 28, 2012

TV ve ingilizce

Biz doğduğundan 18 aylık olana dek hiç Tv izletmedik oğlana, ha olurdu olmazdı tartışmalarına girmeyeceğim, bizim kişisel kararımızdı, uygulayabildik, muhtemelen hergün yoğun bir programı olduğundan TV'ye de yer kalmadı, sahilde yürüyüş, adada deniz ve havuz, caddede baba ile alışveriş, park ve bahçeler müdürlüğü yeterince vaktini aldı oğlanın.

Şimdilerde günde iki kez 20 dk gibi sürelerle sadece ingilizce izletiyoruz, bence çok faydalı, türkçeyi nasılsa öğrenecek, hatta öğreniyor, ingilizce de başlamasında bir sakınca yok. Söylediği birkaç kelimesi de var ingilizce.

Çıntan: twinkle
Up and down
Swish: silecek sesi:)
Above
Round
Pig
Come gibi.

Bizde günlük konuşmaların içinde mutlaka türkçe ve ingilizce konuşuyoruz, kulağı dolar illaki diye. Ben cocuklarda dil öğretilmesine olabildiğince erken başlanması taraftarıyım, ağaç yaşken eğilir malum. Günümüzde İngilizce olmazsa olmaz bir durumda, ingilizceyi bizden öğreneceğinden şüphem yok, diğer bir dili de okulda öğrenecektir illaki. ne demişler bir lisan bir insan.

Untitled from tanya ozkan saran on Vimeo.



Oğlanın hiç videosunu yayınlamamıştım bu vesile ile TV izlerken dansını ve Ankara anılarını içeren şu videoyu da paylaşayım istedim.. Dans dans dans.

Thursday, March 15, 2012

Baba oğul.

Onlar iki iyi arkadaş, iki iyi ahbap, ik iyi dost. Ve baba-oğul.

Bizde gündüzleri oğlana baba bakıyor pek çok geleneksel aile tipinin karşıtı olarak. Tüm günlerini birlikte geçiriyorlar. Birlikte yemek yiyip okula gidiyorlar, birlikte oyun oynayıp birlikte müzik dinliyorlar. En önemlisi birlikte çok mutlular.

Bizim bugün birbirimize evet dediğimiz gün. +1 ile mutluluğumuza mutluluk kattığımız gün. Ve benim herşey için şükrettiğim gün. Leo'nun tarihine kısa bir not düşmek istedim.