Bebek doğurmak, hayata bir ruhun gelmesine aracı olmak benim için bir mucize oldu, onun tatlı telaşı ve sorumluluğundan mıdır nedir, anlatılan hiç bir efsaneyi yaşamadım ben, doğum sonrası depresyon, lohusalık sendromu, hiç birini bilmiyorum ben, tek bilebildiğim, özellikle bizimkisi gibi kültürlerde bu doğum işinin çok abartıldığı, eşten ziyade annelerin bu işe girmesi sebebiyle yeni doğum yapmış annelerin buna tepki verdiğidir, benim en azından şahsi kanaatim bu.
Doğum sonrası, ben merkezci olup, karşılığını alamadığımızda asabileniyoruzdur belki de, zira ben hiç bir annenin hayatına kendi isteği ile aldığı bir bebek yüzünden depresyona girebileceğine inanmak bile istemiyorum. Hele hele de evde yardım etmek için çırpınan divane bir eş varsa, zaten yoksa o apayrı bir durum, depresyona hak gösterir tabloların ortaya çıkması gayet normal. Yazdıkça aklıma geliyor, depresyon sebebi ilgisiz eşler bile olabilir bizim ülkemizde.
Şimdi bunu okuyan anneler ee ama hormonlar diyecek,ben onu da yaşamadım cok, onu da bilmiyorum ve hepsinin beyinde olup bittiğine canı gönülden inanıyorum.
Tüm anne olacaklara tavsiyem de hayatı da bebeği de biraz kolaydan almak, keyfini çıkarmak, elbette cok zor bir sürece giriliyor, ama kimse zorlamıyor ki, her ebeveyn kendi isteği ile hayatlarına bir bebeği ve onun sorumluluğunu alıyor. Unutmayın ki o minnacık insan için sadece ama sadece anne ve babası var.
Söylemeden geçmeyeyim, geçirdiğim keyifli annelik günleri sayesinde bir yaşına kadar anne sütü içebildi Leo, ama hep söylediğim gibi bu beni hiç kimseden daha fazla anne yapmaz, bakıma muhtaç bir bebeğin layığıyla bakılması, sütle veya sütsüz, gelişimi için tüm imkanların seferber edilmesi gerektiği gerceği hepimizi kendince en çok anne yapan unsurdur.

Lohusalık günleri isimli çalışmamdan..