Biraz hüzünlü bir hikayem var bugün.
İrem'le biricik oğlu Nemo'nun hikayesi bu. İrem kim derseniz, kendi ağzından İrem: "
Hayatı oğlu Nemoya kah kavuşup kah ayrı düşerek geçmiş, hukuk savaşı
yorgunu, artık 40'lı yaşların son çeyreğinde, güçlü, yengeç, yeniden
evlenecek kadar romantik, herşeye rağmen iyimser, mühendislik okumuş,
ilaç sektöründe satınalma, lojistik, tedarik zinciri alanlarında
yöneticilik yapmış, 2013 başında emekli olmuş bir anne. Şu yangın bir
sönse, suluboya resim çalışmalarına başlayacağım. Kapaktaki fotoğraf da
lise yıllarında, Bodrum-Gümbet'te ailemle tatilde, günleri iskelede
roman okuyarak geçirdiğim, hayatı çok farklı hayal ettiğim günlerde
ben..."
İrem'in bir bloğu da var.
Bagdatcafe.. Ben İrem'i tanıyorum da üstelik. Bir gece yarısı
Asortikciğimden
gelen bir mail gördüm. Hadi ey anneler ayaklanalım, İrem'i Nemosuna
kavuşturalım diyordu. İrem'i tanıdığımdan da hikayeyi biliyordum, İrem
sevdiği adamdan çocuk yapma cesaretini göstermiş bir kadın, bir anne.
Ama şiddetin başladığı yerde almış cocuğunu gitmiş, aslında pekte
gidememiş, başlayan hukuk savaşlarının sonunda Nemo kah babada, kah
ananede ve hatta sosyal kurumda kalmak süretiyle yıllar geçmiş, İrem
mücadelesine devam ediyor. Ama bu mücadelede sesini duyurmak için biz
bugün yani 26 Mart'ta Türkiye saatiyle 10.00 ve 22.00'de sosyal medyada
bu durumu paylaşan tivitler atacağız, facebook sayfalarımızda
paylaşacağız, özellikle bu sesi
Ayşe Arman'a
duyurmaya çalışacağız ki İrem'in sesi daha güçlü çıksın. Bilsin ki tüm
kadınlar, tüm anneler arkasında, attığı çılız gibi görünen çığlık
aslında milyonların çığlığı!
Hadi bakalım pamuk eller klavyeye!